Стаття про Україну Ридвана Нафіза в журналі “Хаят” за 10 лютого 1927 року
Стаття османською про Україну з журналу Хаят (Життя) за 10 лютого 1927 року. Як і попередню, її написав Ридван Нафіз, депутат трьох скликань турецького парламенту. Три статті виходили три тижні поспіль. Перша стаття, яка вийшла друком за тиждень до цієї, називається “Україна” і розповідає про українські степи і згадки України у працях відомих літераторів. Друга (ця) стаття подає стислі відомості про історію та витоки України, нескінченні війни з Росією, Польщею й Османською Імперією, українських козаків та відмінності українського народу від росіян та білорусів. Третя і остання частина з назвою “Тарас Шевченко” вийшла ще через тиждень – 17 лютого 1927 року.
Наступного 1928 року Туреччина перейшла з арабської абетки на латинську. Мова статей максимально наближена до сучасної турецької з вкрапленнями лексики того періоду, яку ми зараз називаємо застарілою. Тому статтю я не перекладала, лише записала латинкою.
Виноски в тексті належать самому автору.
Вірш, розміщений на третій сторінці по центру, до статті про Україну стосунку не має.
Rıdvan Nafiz – Ankara: Mehmed Emin (Erişirgil) , 10 Şubat 1927.
Hayat Mecmuası
cilt: I, sayı: 11, sayfa: 214-216
II
Ukraynalılar

“Sultana mektub” adındaki levhadan
Малюнок з першої статті серії за 3 лютого 1927
Kable’l-milâd beşinci asırda Herodot, Karadeniz’in şimali sahillerinde te’sîs edilen Yunan şehirlerini ziyaret ettikten sonra Dinyepr kıyılarını t’akib ederek istepler içine girmiş ve o tarihde isteplerde yaşayan kavimleri tanımağa muvaffak olmuştur. Herodot, Don nehrinden Tuna ağızlarına kadar bütün istep sahasına “Sitya” adını veriyor. Burada yaşayan ve aynı ırkdan olmadıkları tahmin edilen kavimleri de Sit ism-i umumiye altında topluyor. Bugünkü Ukrayna Sitya’nın bir kısmı olduğuna göre bu memleketde tarihin tanıdığı en eski ahali de sitlar olmak lazım gelir.
Sitların kable’l-milâd yedinci asırda Asya’san şarkî Avrupa isteplerine geçtikleri zan edilmektedir. Yunanlılar da bu asırda Sitya sahillerini kolonize etmişler ve sitlarla ticari münasebata girişmişlerdi. Miladdan takriben üç asır evvel yine Asya’dan gelen sarmatlar sitleri mağlub etmişler; bilahare onlar da İslavlar tarafından temsil edilmişlerdir.
İslavların Avrupa’ya hangi zaman geldikleri m’alum değildir. Fakat Avrupa’da ilk yerleşdikleri mahallin Oder ve Dinyepr nehirleri arası olduğu anlaşılmışdır. Buradan hangi tarihde muhâcerete başlamışlar ve şarkî Avrupa isteplerine ne zaman yerleşmişlerdir? Bu su’ale cevab verilemiyor. Şarkî Avrupa’ya gelen İslavlara da’ir kable’l-milâd zamanlar içün bir şey bilmediğimiz gibi ba’ade’l-milâd ilk asırlar içün de m’alumatımız yok gibidir. Gerçi Ptoleme’nin (Batlamyus) zikr etdiği b’azı isimlerin bunlara da’ir olması muhtemeldir. Fakat bu isimler üzerinde tevakkuf etmek kâbil değildir. Onuncu asırda arabların bu kavimlere da’ir verdikleri m’alumat da mübhemdir. Bunlar hakkında tarihi ilk def’a tenvir eden Kostantin Profirojanat ve bilhassa Kiefli vak’anüvis Nestor[1] olmuşdur.
Nestor on iki kavmin isimlerini sayıyor[2]:
1. Novgorod merkez olmak üzere İlmen gölü etrafında yerleşen İslavlar.
2. Dinyepr, Dvina ve Volga nehirlerinin menb’aları civarında krıvıçlar (Polot ırmağı üzerinde yaşayanlara poloçanlar deniyor)
3. Prıpyat, Dvina arasında dregovıçlar
4. Bunların cenub garbısında drovlyanlar
5. Merkezleri Kief olan polyanlar
6.,7. Tiverçanlar ve ulıçlar (Dinyestr ve Buğ arasında)
8. Soya üzerinde radımıçlar
9. Oka üzerinde vyatışlar
10. Desna, Seym ve Sula üzerinde siveryanlar
11.,12. Buğ üzerinde dolyanlar ve buyanlar (volınyalılar)
Nestor, bunları Rus (Rous) ism-i müşterekî altında topluyor. Fakat bu Rus adı nereden geliyor? Bu hususda b’azı farziyyeler edilmiş, fakat mes’ele mukni bir şekilde hal edilememişdir. Şurası muhakkakdır ki Kief merkez olmak üzere t’esis eden Varog Prensliğine verilen bu ad, bilahare Varoglara tabî olan bütün İslavlar içün evvela siyasî daha sonra ‘etnik bir ‘ilim olmuşdur.
İslavların şarkî Avrupa’da işgal etdikleri saha evvelce başka kavimlerle meskûndu. Bunlar İslavlar tarafından ya temsil edilmemişler veya yerlerinden sürülüb çıkarılmışlardır. Şimale ve şarka doğru türk-fin kavimler arasında kolonizasyon müşekkel olmamış, fakat cenuba müteveccih hareket betâ’et ilerleyebilmişlerdir. Çünkü cenub, şarkdan garba akın eden kavimlerin yolu idi. Göçebeler içün istepler çok müsa’ade şera’it arz ediyordu.
Üçüncü ve dördüncü ‘asırlarda Herullar ve Gotlar, 375’de Hunlar, 482 tarihine doğru Bulgarlar, 755’e doğru Avarlar, yedinci ‘asrın nısfına doğru Hazarlar, dokuzuncu ‘asırda Macarlar, daha sonra Peçenek ve Kuman (Polovçi) Türkleri bu sahayı çiğnediler. 924’da Halaha ırmağı kenarında yaşayan kanlı muharebeden sonra Moğollar bütün cenubî Rusya’yı tahrib etdiler.
Rivayete nazaran Moğolların istilâsı esnasında Kief ilk ahalisini tamamen kayıb etdi. 14’üncü ‘asrın ortasına doğru Asya içine seyahat eden Plano Carpini Kief civarını çok tenha bulduğunu yazıyor. 14’üncü ve 15’inci ‘asırlarda başka mahallerden gelen İslavlar bu sahayı yavaş yavaş doldurdular.
İslavlar, şimale doğru yayılmakda müşkülât çekmediler. Finvalilerin sâkin bulundukları mahaller kısa bir zaman içinde islavlaşdı. Mütemadi akınlar ve bilhassa Moğol istilâsı İslavların büyük bir kısmını şimal ormanlarına ilticaya mecbur etdi. Onlar orada çoğaldılar ve kuvvetlendiler. Bu suretle siyasi merkez cenubdan şimale intikal etdi. Moskova Knezliği Kief Prensliğinin yerine ka’im oldu.
Moğollar fırtınasından sonra Galiçya’nın yıldızı parlak gibi oldu. Fakat bu devam etmedi. Galiçya, kuvvetli komşular arasında uzun müddet ayakda kalamamışdı. 15’inci ‘asır bidayetinde Ukrayna ve Galiçya Litvanya’nın ve Polonya’nın idaresine geçmiş bulunuyordu.
Polonezler ve Ukraynalılar arasında dil ve din ayrılığı vardı. Evvelkiler Katolik, ikinciler Ortodoksdur. Bilhassa din ayrılığı Polonya-Ukrayna mücadelatinin en mühim ‘âmili olmuşdur. Katolik Polonez zâdegânı köylüye hayvan muamelesi yapıyor ve onun hiçbir hakkını tanımıyordu. Zâdegâna a’id arazinin varidatını, iltizam suretiyle, Yahudiler tahsil ediyordu. Çiftçi Yahudi’ye terk edilmişdi ve bu, dinî ayinlerden vaftiz ve izdivaç merasimine kadar her şeyden para istiyordu[3].
Bu merhametsizce tazyikat karşısında köylü içün Dikoye Pole’ye (vahşi sahralar) kaçmaktan, geniş isteplerde, Dinyepr’daki adalarda melce aramakdan başka ümit yokdu. Bu firarîlere muhtelif mahallerden muhtelif sebeblerle firar eden serseriler, ‘asiler, katiller, maceraperestler karışdılar ve kazak teşkilâtı doğdu[4].
Bunların arasında en meşhurları on beşinci ‘asrın nihayetine doğru Dinyepr adalarından birinde Kortita adasında teşkil eden Zaporoglardır[5].
Kazaklar vazi’yeti, teklif edilen parayı, elde edecekleri ganâ’imi alarak; b’azen Türklerin, b’azen Polonezlerin ve Rusların hıdmetine dâhil olurlar. Fakat hiçbir tarafa sadakat göstermezlerdi. Menfa’atleri bu tarzda hareketi icab etdiriyordu.
Kazaklar silahaltına şu suretle d’avet edilirdi. Bir münâdî araba üstünde dolaşır yüksek sesle:
– Hey, hey! Cemaat, bâde-nûşlar!… İçki imal etmekten, ocak kenarında uzanmaktan, vücutlarınızın yağlarıyla sinekleri beslemekten vazgeçin!.. Kahramanca şan u şerif kazanmak içün muharebeye gidiniz. Ey rençberler, kara buğdayı ekenler, sürü muhafızları!.. Öküzlerinizin kuyrukları arkasında sürüklenmeyiniz, toprağı sarı kaftanlarınızla kirletmeyiniz, yiğitlik faziletlerinizi paslanmaktan koruyunuz!.. Kazak namını, şerifini muhafıza içün hareket zamanıdır!..
Bu sözleri işiden rençber sapanını bırakıyor; meyhaneciler fıçılarını, çanaklarını kırıyor, esnaf işini, tacir ticaretini terk ediyor; herkes evinin eşyasını parçalıyor ve atına atlıyordu.
İntihab edilen kumandanın unvanı, “koçovı – ataman”dır. Atamanın muharebe emri şu idi:
Eksiklerinizi iyice araştırın, arabalarınızı hazırlayın, silahlarınızı mu’ayene edin. Yanınıza çok elbise almayın, bir Kazak içün bir gömlek, iki pantılon biraz iç yağı ve dövülmüş arpa kâfidir. Kimse daha fazlasını götürmesin. Her Kazak ihtiyaten bir çift at götürecek. Bataklıkları ve nehirleri geçmek içün iki yüz çift öküz lazımdır. Fakat herkesten ol inzibât! İçinizde öyle adamlar bilirim ki ganâ’im meyanında bulunan ipekli kumaşları çorap yapmak içün yırtarlar. Bu şeytan adetini terk ediniz. Fistanları değil silahları, yükte hafif dukaları alınız. Size bir şey daha söyleyeceğim; harabte biriniz sarhoş olursa isterse ordunun en iyi Kazağı olsun köpek gibi arabaların yayına sürükler ve hiçbir ayin yaptırmadan gebertirim. Gençler, ihtiyarları her yerde dinleyiniz, bir kurşunla vurulur, başınıza veya herhangi bir yerinize bir kılıç darbesi gelirse bir kadeh karıya bir avuç barut atınız ve bir yudumda içiniz. Acı geçecek, hatta ufak bir nöbet bile geçmeyeceksiniz.
Seç’e girmek içün parola şu idi:
– Merhaba, Hazret-i İsa’ya inanır mısınız?
– İnanırım.
– Ekânîm-i selâseye?
– Ona da.
– Kiliseye gidiyor musun?
– Gidiyorum.
– Haç işareti yap!
Gelen işareti yapıyordu. O zaman Hetman “Pek iyi, derdi. Hoş geldin küreniye (mahalle) git!” Kabul merasimi bundan ‘ibaretti. Seç’e kadın giremezdi. Akında birkaç güzel kadın … edenler bunların birkaç fersah uzakda bırakmağa mecburdular. Muharebeden sonra ‘avdette ganâ’im taksim ederlerdi. ‘Asker ve zabıt arasında muharebende harç zamanlarda tam bir müsavat vardı. Birlikde yemek yenir ve birlikde içki içilirdi.
Her sene sonunda Hetman Kazakları toplar ve yeni Hetman ihtihab etmelerini teklif ederdi. Bazen yebi bir re’is ihtihab edilirdi. O zaman eski Hetman yenisine re’is serpuşunu, kumandanlık ‘asasını verir ve Kazaklara: “Aranıza ‘alelâde bir Kazak gibi karışıyorum” derdi. Bütün Zaporoglar yeni re’isin önünde eğilirler, ita’at işareti yaparlar, başlarını toprak üzerine korlardı.
Daha sonraları yeni muhaceretleri Zaporog cem’iyetinin haşin simasınıaz çok değişdirdi; inzibat gevşedi, 17’nci ‘asırda Hetman ve bütün zabıt ‘ailelerinden Polonya’dakine benzeyen bir sınıf-ı asalet bile doğdu.
16’nci ‘asrın sonunda ve 17’nci ‘asrın başlangıcında Kazaklar Ukrayna’da Polonya’ya karşı başlayan ‘isyan hareketinin başına geçdiler. Bu ‘isyanın en mühim simaları Nalıvayko, Taras ve Pavliuk adındaki Hetmanlardı. Polonya bu ‘isyanları müşkilatla bastırdı. Kazaklar akınlarında korkunç tahribatda bulunmuşlardı. Plonezlerin intikamı ‘aynı derecede şiddetli oldu. 1646’da evvelkilerden daha vasi’ bir ‘isyan başladı: Kazak Hetmanı Boğdan Hmelniski Kırım Hanıyla anlaştı. Ukrayna’yı kurtarmak, Ortodoks mezhebinin intikamını almak iddiasıyla Polonya üzerine atıldı. Hmelniski’nin ordusu Ukrayna köylüleriyle Kazaklardan müteşekkildi.
Kırım Hanı da gönderdiği süvarilerle bu orduyu takviye etdi. Kazaklar zâdegânı diri diri ateşe atdılar, Polonez köy ve şehirlerini taş taş üztüne bırakmamak üzere tahrib etdiler, ahaliyi, kadın ve çocukları istisna etmeyerek, öldürdüler, yüz bin kadar Yahudi boğazladılar. Bu korkunç akını durdurmak içün gönderilen Polonez orduları mağlub oldu. Lehistan Hmelniski’ye musalaha teklifine mecbur kaldı. Zburof mu’ahedesi akd edildi. Fakat mu’ahede iki tarafı da memnun etmedi. Ukraynalılar tam bir istiklal te’min etmeyen mu’ahedeyi beğenmiyorlar, Polonezler de mu’ahedenin ba’zı maddelerini Polonya’nın haysiyet ve şerefiyle kabul ü te’lif görmüyorlardı. Musalaha devamsız oldu. Yeniden muharebeye başlandı. Fakat bu def’a Kırımlıların mu’avenetine mazhar olamayanlar Hmelniski muharebeyi kayb etdi. 1651. Yeni bir mu’ahede ile Zburof’da Ukrayna için te’min edilen menfa’atlardan vazgeçmeğe mecbur oldu. 1654’de Hetman Kazak meclisini topladı. Komşular arasında birinin hami olarak inhitabını teklif etdi. Polonya’ya karşı Ukrayna’yı ve Kazakları himaye edecek iki kutlu hükümet mevcud idi: Rusya ve Türkiye… Meclis Rusya’yı tercih etdi. Çarın mu’avenetini taleb edildi. Çar Aleksi Mihailoviç Kazakların müraca’atını Ukrayna’yı ele geçirmek içün bir fırsat saydı. Rusya-Polonya muharebesi başladı. Mağlup olan Polonya Ukrayna’yı – küçük bir kısmımı muhafaza etmek şartıyla – Rusya’ya terk etmeğe razı oldu.
Rusya, Ukraynya’ya ba’zı imtiyazlar bahş ediyordu: Hetmanın ecnebi memleketlerle münasebatda bulunabilmesi, memleketin dahili idaresinde müstakil olması, ve vergileri toplaması gibi. Yalnız Polonya Kralı ve Padişahla münasebata girişmek içün Hetman Çarın müsa’adesini almağa mecburdu.
Ma’mafih Rusya her vesileden istifade ederek imtiyazatın hududunu daraltmağa ve Ukrayna üzerindeki hakimiyetini takviyeye çalışıyordu. Bu vazi’yet karşısında Kazakların bir kısmı Türkiya’ya müraca’at etdi. Bunların başında Doroşenko bulunuyordu. Doroşenko, Türk himayesini diğerlerine nazaran tehlikesiz görüyor ve Padişahdan mu’avenet rica etmek üzere elçi gönderiyordu. Elçi Padişahı Yenişehir’de buldu; Kırımlıların tecavğzlarına müsa’ade edilmemesini, Polonya’ya karşı Doroşenko’nun himaye edilmesini rica etdi. Bu rica is’af edildi. Polonya’nın tecavüzü karşısında Doroşenko’yu himaye etmeyen Kırım Hanı ‘Adil Giray azl edildi. Polonya Kralına Padişahı müttebi’ tanıyan Türkiye’nin himayesi altına giren Kazaklara tecavüz edilmemesi tebliğ edildi. Polonya Kralı, Ukrayna üzerindeki hukukundan, Doroşenko’nun bir ‘asi olduğundan, Tatarların iki memleketin dostluğuyla kabil ü te’lif olmayan tecavüzlerinden bahs ederek cevab verdi.
Bu def’a Sadrazam Köprülüzade tehdid-amiz bir mektub gönderdi. Mektubun şu satırları şayan-ı dikkattir:
– Kazak vilayeti ahalileri kadimden kendi başlarına bir kavim iken sulh tarikiyle mevâsik ve ‘uhûd ve nice şurût ve kuyûd ile taht-ı ita’atinize gelmişler ve hayli müddet ol minval üzere ne hal ise kalmışlar. Bilahare beyninizde olan ‘ahd ve emane mugayir kendülere etdiğiniz zulm u te’addi’ye vaziyete tahmil edemeyüb Kazak ta’ifesi mal ve memleketlerinin muhafazası içün ecnasıyla taht-ı ita’atinizden çıkub ve kılıca el uzadub ilâ âhirihî…[6]
Sadrazam mektubunu Ukrayna üzerinde Polonya’nın hiçbir hakkını Türkiya’nın tanıyamayacağını kat’i bir lisanla ifade ve sefere çıkan Padişahın meseleyi kılıçla hal edeceğini beyan ediyordu.
Polonya’ya karşı açılan muharebe de Padişaha da bulundu. Bir çok kal’alar ve palankalar ez-cümle Kamaniçe kal’ası zabt edildikten sonra mu’ahede akd edildi ve Polonya Doroşenko’nun arazisine tecavüz etmemeğe ta’ahhüd etdi. Fakat bu mu’ahede devamlı bir sulh te’min edemedi. Diğer tafafdan Doroşenko’nun Kazakları Kırım’ın mu’avenetiyle Ruslarla da muharebeye girişdiler. Böylece 17’nci ‘asırda Ukrayna, Türkler, Ruslar ve Polonezlerin mütemadiyen boğuştukları bir harb sahnesi oldu. İkinci Viyana muharebesinden sonra Türkiya’nın Ukrayna’daki düveli ehemmiyetini kayıb etdi. Kırım Hanları eskisi gibi Ukrayna işlerine bir şekilde müdahale edemiyorlardı. Rusya günden güne kuvvetleniyor ve cenuba doğru hiddetini genişleterek Karadeniz sahillerine inmeğe çalışıyordu.
Ukrayna’nın ‘akıbeti ta’yin etmişdi.
Rusya-İsveç muharebâtı esnasında Hetman Mazepa bütün Kazakları Ruslara karşı kıyam etdireceği va’adiyle on ikinci Şarl’ı Ukrayna’ya d’avet etmişise de va’adini ifa edememiş ve Poltava muharebesi İsveç ordusunun tam perişaniye uğramasıyla neticelenince İsveç Kralıyla birlikde Türk toprağına iltica etmeğe mecbur kalmışdı. Bundan sonra Rusya Türkiya’nın za’afından istifade ederek burada daha kuvvetli sûretde yerleşdi. Arasıra kıyam eden Kazakları şiddetle te’dib etdi. Dinyepr ve Dinyestr havzalarının Türkiya elinde kalan kısımlarını ve Kırım’ı zabt etmeğe çalışdı ve buna muvaffak oldı. İkinci Katerin Dinyepr üzerindeki Seç’i topla tahrib etdikten sonra 1783’de Zaporogları Kuban şehrinin sağ sahiline yerleşdirdi. Ukrayna, efendi değiştirdi ve isteplerin hiçbir kuvvete tabi’ olmak istemeyen cür’etkâr ve ser-azad süvarileri de Rus Çarlığının müttebi’ ve fedakâr ‘askerleri oldılar.
***
Bütün bu istilalar, medd ü cezirler, karışıklıklar, sonu gelmeyen muharebeler şarkî Avrupa islavları üzerinde çok mu’essir oldı. Esasen tabi’-i şera’it itibarıyla yekdiğerinden farklı muhitlerde yaşıyorlardı. Bu şera’ite tarihî talihin te’siratı da inzimam edince lisan-ı vahdet itibarıyla ayrılıklar tevellüd ve başlıca üç grup tebellür etdi: şimalde büyük Ruslar; garbda, Beyaz ve cenubda; San, Prıpet ve Dinyepr arasında Ukraynalılar ve yahud yakın zamana kadar kullanılan isimlerle Küçük Ruslar…
Beyaz Rusu Büyük Rusdan tamamen ayrı bir enmuzec olmak üzere telakki etmek doğru değildir. Fakat Küçük Rus yahud Ukraynalıyı tarihin ve tabi’atın şimalinde yaşayan Büyük Rusdan çok farklı olarak yaratdığı etnoğrafın bir enmuzec olarak kabul etmek acab eder.
On dördündü ‘asıra kadar Büyük Ruslarla Ukraynalılar arasında yaşayış, lisan ve antropolojinin evsaf nokta-i nazarından mevcud ayrılık mes’elesi ciddi bir münakaşaya mevzu’ olmamışdı. 1798’den itibaren Ukrayna’da mahalli bir edebiyat vücuda getirmek içün fa’alşet başladı. Hükümet bu hareketden kuşkulandı. 1847, 1863, 1876,’da Ukrayna diliyle eser ediyordu. Pogodin 14’üncü ‘asra kadar Kiyef’in Büyük Rusların elinde olduğunu, Küçük Rusların bu sahaya Moğol istilasından sonra Karpatlardan geldiklerini iddia etdi. Bu iddia Küçük Rus muharrirleri filolojik m’atbuata ve tarihine istinad ederek cevab verdiler[7].
Maksimoviç iki lehçe arasında mevcud derin aralığı kayd etmekle iktifa etmeyerek Büyük ve Küçük Rusların yaşayış ve seciye itibarıyla da birbirinden farklı oldukları fikrini ileriye sürdü. Müverrih Kostomarof 1861’de: “Yalnız iki Rus lisanı mevcud değildir. ‘Aynı zamanda yekdiğerinden tamamen ayrı iki millet vardır ve bunların tarih birleşdirmişdir.” diyordu. Bu nazariyenin tarafdarlarına nazaran Dvina ve Dinyepr’in şimal ve şarkında yaşayanlar halis islav olmayüb islavlaşmış Finler ve Türk-Tatarlardır.
Bir tarafdan lisaniyat ve tarih sahasında bu münakaşalar cereyan ederken diğer tarafdan antropoloji nokta-ı nazarından icra edilen tedkiklerin neticeleri ortaya atıldı. Bu tedkikat Küçük Ruslarla Büyü ve Beyaz Rusların bedenî teşkilat nokta-ı nazarından birbirlerine benzemediklerini isbat ediyordu:
Ayvazovski tarafından toplanan antropolojik m’alümata nazaran 1066’dan uzun boy Büyük Ruslarda %51, Beyaz Ruslarda %64, Küçük Ruslarda %53’dür. Gözlerin, saç ve sakalların rengi itibarıyla da üç grupa ‘aid nisbetler tatallüf ediyor.
Esmer | Kestane Rengi | Sarışın | |
Beyaz Ruslarda | 21 | 31 | 48 |
Küçük Ruslarda | 22 | 41 | 37 |
Büyük Ruslarda | 28 | 42 | 30 |
Kıhfî teşkilat nokta-ı nazarından gruplar arasında mühim farklar mevcud olduğu isbat edilmişdir.
Lisanî ve tarihî mes’eler etrafında başlayan ve sonra mevzu’nun hududunu aşan ‘ilmî münakaşalar, on dokuzuncu ‘asrın velûd edebî fa’aliyeti milli lehçenin inkişafı içün sarf edilen cehd, tarihî ve etnografik tedkikat Ukrayna’da siyasî iftirak emellerinin doğmasına hidmet etdi. Münevverler Büyük Ruslarla kuvvetli bir karabet ifade eden Küçük Rus ve Yugo Rus isimlerini terk etdiler, Ukraynalı adını aldılar, Ukrayn’nın müstakil bir siyasî mevcudiyet haline gelmesi, hiç olmazsa, idarî muhtariyete na’il olması içün gizli bir suretde uğraşmağa ve bu yolda telkinatda bulunmağa başladılar. Çar hükümeti bu fa’alietleri şiddetle t’akib etdi. Fakat t’akibat milli hisleri derinlerşdirmekten, hürriyet ‘aşkını takviye etmekten başka bir şeye yaramadı.
Ukrayna’da 19’uncu ‘asrın fecriyle başlayan milli intibah devrini ikiye ayırmak mümkündür: 1840’dan evvel ve sonra.
1840’a kadar ortaya konan ve büyük bir yekûna baliğ olan eserlerin büyük bit kısmı cılız ve kıymetden mahrumdu; milli fa’aliyetleri tanzim edecek, t’akibi lazım gelen yolu kuvvetli bir ışıkla aydınlatacak kudretde şahsiyetler mevcud değildi. Bu tarihden sonradır ki üç büyük muharririn te’sirleri altında edebî ve firkî hayat feyizli bir inkişafa mazhar olmuş, milli hareketler hakiki gayelerine tevcih etmiş, intizam ve şu’ur kazanmışdır. Ukrayna’ya şeref veren bu üç yüksek ve müstesna muharrir, şa’ir Taras Şevchenko, müverrih Kostomarof ve Kuliş’dir.
Rıdvan Nafiz
[1] Nestor (1056-1114) Feodosya manastırı’nda abdı. Kief’de Lavra’nın katakombasında medfûndur
[2] Prof. Lubor Niedrle tarafından yazılmış La Race Slave
[3] Polonya karalı Stanislas Lesçinski 1723’de neşr etdiği “Polonya hükümeti hakkında mütâla’ât”ında idaresizliğin, mezalimin neticelerini ortaya koyduktan sonra Ukranya ‘isyanını şu suretle izah ediyor:
“Ukranya kıyamı bu hususda yeni bir misaldir. Bu kıyamın hakiki sa’iki, içimizden Ukranya’da malikaneler elde eden b’azılarının merhametsizce tazyikatıdır. Biz bu memleketin zavallı halkının cesaretini istihfaf ediyorduk; onlar içün ye’s-i kuvvet-i menba’ oldu. Ezâya, zulme uzun müddet katlananların ümidsizliği kadar korkunç bir şey yokdur.”
[4] Çok uzak zamanlarda bile göçebelerin devleştiği Don Dinyepr arasındaki istepler dâhilî harablerden kaçanlar, hükümetlerin mezaliminden kurtulmak istepler kanunlar haricinde kalmak isteyen muhtelif milliyetlere mensub mücrim içün en emin mahallerdi. Hazarlar, Peçenik ve Kuman akınları, 13’üncü ‘asırda Moğol istilâsı zamanında şehir ve köylerden birçoğunun ahalisi isteplere sığındılar. Daha sonra Litvanya Grandükü Olgerd Kief, Çennigov ve bu şehirlerin etrafındaki araziyi zabt edince isteplere doğru yeniden muhaceret vuku’ buldu. Bu muhtelif anâsır iki ‘asırlık bir zaman zarfında kaynaşdılar; islav olmayanlar islavlaşdı. Ortodoksluğu kabul etdi. Bunların san’atı muharebeydi. Ancak bu san’atı öğretmekle yaşayabilirlerdi.
[5] Bu ada Dinyepr’in vücuda getirdiği serî akıntıların altında bulunuyordu. “Za” ötesinde; “Porogi” ise akıntı; Zaporoglar; akıntıların ötesinde yaşayan kazaklar demekdir. Bunlar bir nevi’ askerî cumhuriyet teşkil ediyorlardı. ‘Unsur-ı esası Ukraynalı idi. Fakat aralarında her milletden serseriler vardı. Bunların adada müstahkem bir karargâhları vardı. Bu karargâha Seç denirdi. Seç toprak istihkâmlarla mahfuz kaba ve ibtida-i kulübeler yığınından ibaretdi. Zaporoglar, muharebe olmadığı zamanlar tarlalarında çalışırlar, Dinyepr kıyılarında balık tutarlar, avcılık yaparlar, içki ‘imar ederler veya ufak tefek ticaretle iştigal ederlerdi. Harbe gitmek lazım gelirse Hetman onları en fazla sekiz günde emrine amade bulunduruyordu. Her kazak neferi Hetmanın d’avetine atı ve silahıyla icabet eder ve muharebe devam etdiği müddet zarfında ücret olarak yalnız bir duka alırdı.
[6] Raşid Tarihi sahife 257, 261, 262, 263
[7] İslav Edebiyatı Tarihi – Pılin ve İspasoviç